Bu kısa çalışma, Türk Hukuku’nun tek hakemin tarafsızlığına ilişkin yaklaşımını ve bunun Türk mahkemeleri önünde ICC kararının tenfizine etkilerini ele almaktadır.
Çalışma, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 3 Aralık 2016 tarihli kararı ile ilgilidir.
Jean Flavien Lalive’in belirttiği gibi “tahkim ancak hakemleri kadar iyidir“. Tarafsız ve bağımsız hakemlere sahip olmak, sonuçta adil bir karara varmak için hayati önem taşımaktadır.
Bu çalışmaya konu olan olayda, taraflar tedarik sözleşmeleri kapsamında uyuşmazlık çözüm mekanizması olarak ICC tahkimi üzerinde anlaşmışlardır. Tahkim şartı hakem sayısına ilişkin bir atıf içermemektedir. Temyiz eden, tek hakemin Nisan 2014 tarihli adil ve hakkaniyete uygun bir ICC kararı verdiğini ve yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin tüm koşulların yerine getirildiğini belirtmektedir. Davalı ise aksini iddia etmektedir. Davalı, hakem heyetinin üç hakemden oluşması gerektiği görüşündedir. Ayrıca, yine Davalı’ya göre tek hakemin Temyiz Eden ile aynı uyruktan olması nedeniyle, hakemin tarafsızlığı sorgulanabilir niteliktedir. Dolayısıyla, hakem kararı tenfiz edilemez.
ICC Tahkim Kuralları (“ICC Kuralları”) (1 Mart 2017 itibariyle geçerli olan – önceki versiyonlar da aynı kavramları içermekteydi) “her hakemin tahkime katılan taraflardan bağımsız ve tarafsız olması ve öyle kalması gerektiğini” belirtmektedir. ICC Kuralları uyarınca, “tarafların hakem sayısı üzerinde anlaşmaya varmamış olmaları halinde, uyuşmazlığın üç hakemin atanmasını gerektirecek nitelikte olduğunun Divan tarafından anlaşıldığı durumlar hariç olmak üzere, Divan tek bir hakem atar.” Ancak tek hakemin tarafsızlığından şüphe duyulması halinde hakem kararlarının tenfizi reddedilebilir. İlke olarak ve ICC Kuralları uyarınca “tek hakem veya hakem kurulu başkanı, tarafların uyruğundan başka bir uyruğa sahip olmalıdır. Ancak, uygun koşullarda ve taraflardan hiçbirinin Divan tarafından belirlenen süre içinde itiraz etmemesi kaydıyla, tek hakem veya hakem kurulu başkanı, taraflardan herhangi birinin vatandaşı olduğu bir ülkeden seçilebilir“.
Bu davada, Davalı’nın aslında Temyiz Eden’in vatandaşı olduğu bir ülkeden seçilen tek hakemin atanmasına itiraz ettiğini anlıyoruz. ICC Mahkemesi tahkim yargılaması sırasında bu itirazı reddetmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, “(i) Davalı, tek hakemin tarafsızlığına ilişkin somut deliller sunmadığından ve (ii) itirazları ICC Mahkemesi tarafından reddedildiğinden“, hakemin Temyiz Eden ile aynı uyruktan olmasının tek başına hakemin reddine yol açmayacağına karar vermiştir.
Bizler de bu sonuca katılıyoruz. Nihayetinde, bir hakemin tarafsız uyruğu nedeniyle “daha” tarafsız olacağına dair bir kesinlik yoktur. Hakemin taraflardan biriyle aynı uyruğa sahip olması ise tek başına bir anlam ifade etmemelidir.